Profile
Blog
Photos
Videos
GÜN 02 günlerden Cuma:
Abant gölünden, Sapanca 'ya yöneldik...
Sapanca, Sakarya iline bağlı bir ilçedir. Kuzeyinde Sapanca Gölü, doğusunda Sakarya merkez ilçesi Adapazarı, güneyinde Samanlı Dağları, Geyve ve Pamukova İlçesi, batısında da Kocaeli merkez ilçesi İzmit yer alır. Yüz ölçümü 14 km² denizden yüksekliği de 36 m.'dir.
Sakarya'nın alan olarak yüzölçümü en küçük, nüfus yoğunluğu en fazla olan ilçesidir.
Civar dağlardan inen derelerin en önemlileri İstanbul Deresi, Kurtköy Deresi ve Mahmudiye Deresidir.
Ayrıca ilçenin en önemli deresi olan Akçay Deresi de Sakarya Nehri ile birleşir.
Kuzey Anadolu Fay Hattı Sapanca Gölü'nden geçer.
Bu sebeple ilçe, birinci derece deprem bölgesidir.
Ancak fay hattının gölden geçmesi, ilçe merkezinin ve diğer yerleşim alanlarının depremden daha az etkilenmesini sağlamıştır.
İlçe 17 Ağustos 1999 depremini bu sebeple az hasarla atlatmıştır.
Bilinen yazılı belgelere göre,M.Ö. 1200 yılında Frigyalıların bölgeye gelmesiyle, bir yerleşim yeri olarak adı geçen Sapanca, gerçek anlamda M.S. 378 yılında Bitinya Krallığı tarafından kurulmuştur.
Doğu Roma İmparatorluğu döneminde Buanes, Sofhan ve Sofhange adıyla anılmıştır.
Sapanca ve çevresinde 1075 tarihinde Anadolu Selçukluları'nın gelmesiyle bölge Ayan ve Ayanköy adıyla anılmaya başlamıştır.
Haçlı Seferleri sonrasında bölge yeniden Bizanslılar'a geçmiştir. 1640 yılında Erzurum seyahatına giderken kasabadan geçen Evliya Çelebi, kasaba hakkında şu bilgileri vermektedir:
" Bir zamanlar izmitli bir ihtiyar buradaki orman ve çalıları temizleyerek saban yürüttüğünden ,Sabancı Koca adıyla bir köy kurulur.
Sonra zaman geçtikçe Mamur bir hale gelerek Kanuni Sultan Süleyman zamanında kasaba olmuştur.
Kasabada Sarı Rüstem Paşa 170 ocaklı bir han yaptırmıştır.
Güzel bir camii hamamı ve çarsisi vardır.
İmaretleri gök kurşunla kaplıdır.
1000 kadar kiremit örtülü ev vardır.
İmaretlerin tamamı Mimar Sinan yapısıdır.
Bir diğer Mimar Sinan eseri ise Pertev Paşa hanıdır.
Bu hayrat, eserin çoğu Rüstem Paşa'nın olduğu için, vakfın mütevellisi tarafından idare edilmektedir.
Buranın bir yeniçeri Serdarı vardır.
Övüleceklerinden beyaz kirazı meşhurdur.
Hamamının dibinde bir ekmekçi dükkânı vardır.
Bir dervişin hayır duası bereketi ile bir çeşit beyaz ve has ekmek somun pişirir ki Sabanca somunu adıyla her tarafta şöhret bulmuştur.
Kırk gün bile dursa, kuruyup küflenip lezzetini kaybetme ihtimali yoktur.
O kadar meşhurdur ki birini ılgarla taze taze acem şahına götürmüşler o da beğenmiş. O kadar lezzetli ve has ekmek olmasını bazıları suyundadır derler.
Civarında bir köy vardır."
Hazrette attıkça atıyor yani...bir yere kadar iyi de bir yerden sonra tutamıyoruz ..
1837 yılında 2. Mahmut Döneminde Adapazarı kaza merkezi haline getirilmiştir. Sapanca buraya nahiye olarak bağlanmıştır.
İzmit - Bolu yolu, Sapanca'dan geçmekte idi.
Kâtip Çelebi, Cihannüma adlı eserinde bu yolun Sapanca kısmı hakkında yolun burada yarım mil su içinden geçtiğini ve suların kabarık olduğu zaman üzengiye çıktığını kaydetmektedir.
Aynı tarif 19 yüzyılın ilk yarısında Charles Texir tarafından yapılmıştır.
Bir saat kadar gölün kumları üzerinde gidilmektedir.
Bazı yerlerde sular eğer kolonlarına kadar çikar.
1890 yılında Sapanca'ya gelen demir yolu yukarıda sözü edilen dar kıyıdan yarma açılmak suretiyle geçilmiştir.
Demir yolunun inşaasından sonra karayolu ihmal edilmiş ve hemen hemen geçilmez olmuştur.
Cumhuriyet devrinde, kara yolu gölün dar kıyısından değil, yamaçların gerisinden geçirilmiştir.
Böylece kasaba tarihi ulaşim yolu görevini hem demir hem de kara yolu ile yerine getirmeye devam etmiştir.
1950'li yıllarda E5 Karayolu'nun gölün karşi kıyısından geçirilmesiyle, Sapanca bir müddet önemini yitirir gibi olduysa da 1989 yılında, TEM Otoyolu'nun ilçeden geçmesi ile tarihi misyonuna yeniden kavuşmuş oldu.
Sapanca Gölünün kıyısında, eskiden Vakıf oteli, daha sonra Taksim otelcilik olan ve halen baştan aşağı yenilerek yapılan Richmond oteli haline gelerek
güzellik ve kaplıca teması ile hizmet vermektedir .
- comments