Profile
Blog
Photos
Videos
GÜN 1 ,GÜNLERDEN ÇARŞAMBA:
"güneye inme" sevdamızı gerçekleştirirken etrafa bakıyorum...yorgun yüzler görüyorum..
Turhan ve Nilgün anlaşılan uykusuz bir gece geçirmişler ve güneşin ölgün ışıkları altında bu konum daha fazla hissediliyor ..
kesin bir huzur ve tembellik havası hakim kayıkta...
Rüzgar yok bu nedenle motorla gidiyoruz ..
Sivri ada açıklarında çay yapmağa karar verdik.
Nilgün biraz ayıldı ve harika bir çay hazırladı...
Biskuit takviyesi ile kahvaltımızı tamamladık ..
Suların rengi istanbuldan uzaklaştıkça mavisini arttırdı...
arada bir yunus sürüleri kendilerini gösteriyorlar ..
Çok iyi oluyor, aksi taktirde sessizliğimizi bozacağımız yok...
Sürüler haliyle tekne halkına bir canlılık getiriyor....
Öğlene doğru yaklaşık yolun yarısında bir Rus yatı stop etmiş bir halde salınıyor..
Huylandık ama yapacak bir şey yok ...
yakınından geçip gittik ..
hiç hayat belirtisi yok...
Akşamüstü saat 18:00 gibi kazasız belasız Marmara adası barınağına bağlandık..
Turhan'ın kayık ile bağlanmak kolay değil....
Makinesi kıçtan takma olduğundan
ve pasarellamız olmadığından ,karaya çıkmak zorlaşıyor...
bordaladığımız teknelerden yararlanıyoruz...
Önce yakın benzin istasyonuna uğrayıp benzin takviyesi yaptık...
Sonra liman kıyısında banka oturdum...
Eski gelişlerimizin anıları bir bir canlandı gözümde..
Bir tarihte yine Turhan'la benim eski kayık Totik'le buraya çok fırtınalı bir havada girmiştik...
denizci palavraları çoktur, ama çıplak arma ile seyrederken çarmıh telleri ıslıkla yetinmeyip 4 taraftan takırdamaya başlayınca ,ne oluyor ? diye bakıyorsun..
O gün limana giriş yapan tek tekne bizimki idi...
Aradan yıllar geçiyor ...
bu kez eşimle bir Marmara adası molasındayız..
Tesadüfen dostumuz Yılmaz Ulusoy 'da o gece orada geceliyorlarmış..
sabah bizi kahvaltıya davet etti..
Davete icabet için karaya çıktık ..
Yaşlı bir denizci gözünü dikmiş bana bakıyor...
ben mana veremedim..
Biraz sonra yaklaştı ve "senin bir de kardeşin var mı ?" diye sordu..
Evet deyince ...siz o seneler önce o fırtınada gelen manyaklar değilmisiniz ? diye sordu...
Eşimle daha önce konuyu paylaşmıştım...
Bu sefer şaşırma sırası Ayşe'de ...
Ben hikayeyi anlattığımda biraz palavra sezmişti..
Adam konuyu açınca ben beraat ettim ve yürümem değişti bittabi..
Marmara adasında hala namımız yürüyor...
Herifçioğlu o sırada "sahil muhafaza" da çalışıyormuş..
Çınarlı'nın biraz kuzeyinde küçük bir ada vardır.
O adanın Tepesinde bir gözetleme ve denetleme istasyonu var..
Bu kardeşimiz bizi oradan izleyebileceği kadar izlemiş..
biz burnu döndükten sonra görüş sahasından çıkmışız...
Adam burundan sonra akibetimizi merak etmiş ...
sular durulunca ertesi gün gelip bizi limanda buldu...
"ya çok cahilsiniz ya da çok iyi yelkencisiniz" deyince..
biz cahil olmamıza rağmen "yelkenciyiz" dedik...
Adam seneler sonra geldi tanıdı bizi...
Dünya çok ufak ...
Bunları düşünürken ada kedileri etrafımı sardı.
Ada kedilerine özel bir saygım vardır ve kalbimde yerleri ayrıdır..
Akşam üstü küçük bir tur attık..
Liman karşısında küçük ve neşeli bir balıkçı bulduk ...
Çok güzel bir yemek yedik..ve hatta içtik...
Marmara Adasında hava çok güzeldir ve rutubetsizdir...
Geç saate kadar oturduk müzik yaptık ve yattık...
Biraz Marmara Adası anlatayım sizlere....
Marmara Adası, Marmara Denizi'nin güneybatısında bulunan Marmara Adaları'nın en büyüğü ve Balıkesir'e bağlı olan bir adadır.
Gökçeada'dan sonra Türkiye'nin ikinci büyük adası olup İstanbul'a gemiyle 5, deniz otobüsüyle 3 saat; Erdek'e ise gemiyle 1 saat 45 dakika uzaklıktadır.
Nüfus yazın artar ve birçok otel, hotel, pansiyona ev sahipliği yapmaktadır.
Adanın merkezinden başka, köyleri de turizm amaçlı hizmet verir.
Marmara Adası'na yaz sezonunda İstanbul'dan her gün 2 ya da 3 deniz otobusü ve İDO'ya ait gemi tarifeli sefer yapmaktadır, haftasonları ek seferler de konulmaktadır.
Adadaki ilk yerleşme Antik Çağda Miletoslularca kuruldu.
Bir deniz ticaret kolonisi olarak kurulan Prokonnesos kenti, adaya da adını verdi.
Bir çok kez yağmalanan Prokennesos, Roma Döneminde Hıristiyanların sürgün yeriydi. Bizans Döneminde keşişlerin yerleştiği adaya, Osmanlı topraklarına katıldıktan sonra 15. yüzyıldan başlayarak Türkler de yerleştirildi.
Ada halkının çoğunluğunu oluşturan Rumlar yüzyıllarca Türklerle yan yana yaşadı. Günümüzde Roma, Bizans ve Osmanlı Dönemi tarihi eserleri adada kısmen mevcuttur. İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde sergilenen bir çok mermer eser Roma ve Bizans Dönemlerinde adanın mermerleri ile yapılmıştır.
Lozan Antlaşması'nın mübadele maddesi hükümleri uyarınca Rumlar Yunanistan'a gitmek zorunda kalınca, adaya özellikle Karadeniz Bölgesi'nden gelenler yerleştirildi. Rum nüfus Yunanistan'a göçerek Halkidiki yarımadasında Neos Marmaras (Νέος Μαρμαράς, Yeni Marmara) yerleşimini kurdu.
4 Ocak 1935'teki Erdek Depremi adada büyük bir yıkıma yol açtı.Yüzölçümü 117,18 kilometre karedir.
Kabaca bir elipsi andıran adanın orta kesimleri dağlık, kuzeyi ve güneyi ise genellikle tepeliktir.
Marmara Adası'nın sahip olduğu mermer yatakları nemi emdiğinden, diğer adalar gibi rutubetli bir iklime sahip değildir.
Adanın etrafı boyunca irili ufaklı bir çok plaj bulunur.
Merkeze en yakın plaj Kole Plajı'dır.
Merkezde Kole Plajı ile başlayan bu plajlar Çınarlı Köyü'ne kadar irili ufaklı devam eder.
Çınarlı Plajı'na varıncaya kadar Şifalı Su, Mestenağa ve Manastır Plajı gibi bir çok plaj ihtiva eden Marmara Adası'nın en farklı plajı ise Aba Plajı'dır.
Çünkü Aba Plajı diğer kumul plajların aksine çakıl taşları ile doludur ve merkezi gören güzel bir manzarası vardır.
Ayrıca akıntı diğer koylara oranla daha kuvvetli olduğu için genellikle suyu derin ve soğuktur.
Bir başka değişik plaj ise Şifalı Su Plajı'dır.
Dağdan inen içimlik suyun denize dökülmesi ile denizin kıyılarını daha soğuk hale getiren bu suyun şifalı olduğuna inanılır.
Etrafı doğal kayalar ile örtülü olan bu plaj bu nedenle turistik bakımdan değerli hale gelmiştir.
Ayrıca kano ve tekne kiralanarak adanın birbirine yakın olan bu plajları deniz yoluyla dolaşılabilir.
Gündoğdu Köyü'nde bulunan plaj köyün kıyı kesimini tamamen kaplayan sığ bir koydur.
Köyün güneyinde bulunan burun akıntıyı büyük ölçüde keserek bu plajın suyunu sakin bir hale getirir.
Adanın en ufak köyü olan Asmalı ise küçük ve bakir koylar ihtiva eder.
Topağaç ise tarım alanı olduğundan plaj köy merkezine diğer köylere oranla daha uzak kalır.
Saraylar plajı ise kumunun renginin açık olmasıyla dikkat çeker.
Genellikle bu bölgede işçi insanlar yaşar ve bu nedenle iş saatinde plaj tenha kalır. Kumun renginin açık olması suyun renginide açık gösterir.
Adını ilkçağlardan beri işletilen mermer yataklarından alan Marmara Adası, Roma devrinde Hristiyanların sürüldüğü, Bizans döneminde Keşişlerin yerleştirildiği ve 15.yy’da Osmanlının işgali ile Türk’lerin yaşadığı, 6000 yıllık tarihi yansıtan bir doğa harikasıdır.
Ada, Roma ve Bizans dönemlerinde mermer yatağı olmasının yanısıra deniz üssü
olarak da kullanılmış. Romalılarca yataklarından çıkarılarak günümüze kadar
gelen ve kaba işçiliği yapılan mermer bloklar, köy kalıntıları Müzesi ve Roma
Çağı Müzesinde gözlemlenebilir.
Asmalı Köyü, merkeze 15 km. uzaklıkta. Yeşillikler içindeki görkemli evleri
ve sakin yaşamıyla dikkat çeken Asmalı’nın sakinleri ,Sürmeneliler ve Bulgaristan
göçmenleri.
Köydeki bazı evler pansiyon olarak kiraya veriliyor.
Ancak sayıları çok kısıtlı.
Her zaman taze balık bulabileceğiniz restoranı, size adanın ev
yemeklerini de tattırıyor.
Bu limanda çok kez fırtınaların dinmesini beklemişimdir.
Adanın kuzeyindeki Saraylar Köyü’nün, zengin mermer yataklarından çıkartılıp
işlenen mermerlerin nakledilmesi için oldukça büyük bir limanı var.
Mermer ocaklarının yer aldığı köyün güney yamaçları, uzaktan bakıldığında köstebek
yuvasını andırıyor.
Bu mermerlerin büyük bölümü ülke dışına ihraç ediliyor.
Erdek İlçesi eski Kaymakamı Sayın Reşit Mazhar ERTÜZÜN’ün “Kapıdağ Yarımadası ve
çevresindeki adalar” adlı yöre hakkındaki tarihi ve arkeolojik araştırmaları
içeren değerli kitabına bir göz gezdirdiğimizde şunlar dikkatimizi çeker:
“Adanın ilk adı Yunanca “ Geyik Adası” demek olan Elafonesos’dur.
M.Ö. VI. Yy. sonuna doğru Ada “Prokonnesos” adını alır. Bizanslılar daha sonra buraya Proikos/Deyiz kökünden türeyen Proikonnisos adını vereceklerdir.
13. yy. başlarında ada Marmara olarak anılmaya başlanmıştır. 15.yy. içinde Ada yönetimini ellerine geçiren Türkler dile kolay geldiği için Marmara adını kullanmışlar ve bu isim zamanımıza dek süregelmiştir. Marmara Adasında Türklük ve İslamlığın eski
dönemlere kadar uzandığını belgeleyen mezar taşlarına rastlanmaktadır.
Osmanlı yönetimi esnasında Marmara Adası uzun süre çevrenin en önemli ilçesi durumundaydı. 1843 senesinin ilk yarısında yapılan idari bir değişiklikle Kapıdağ, Erdek ve Bandırma Marmara’ya bağlanmışken, aynı seneni sonlarında idare merkezi
(kaymakamlık) Erdek’e taşınmış ve Marmara’da bir bucak olarak buraya
bağlanmıştır.
Marmara Adasını ilk ve son ziyaret eden son Osmanlı Sultanı
Aziz’dir.R.Mazhar ERTÜZÜN’ün bahsi geçen araştırma kitabında bahsedilen 1889 tarihli “Salname”sinde Marmara’nın nüfus ve sosyo-ekonomik yapısı üzerinde Marmara Bucağının 5 köyüyle toplam nüfusunun 8555 olduğu ve bu nüfusun 340’nın Müslüman, geri kalanın Rum olduğu; bucakta 1693 ev, 2 cami, 14 kilise, 1 havra, 1 hamam, 6 su değirmeni, 2 yel değirmeninin bulunduğu; 515’i erkek ve 183’ü kız olmak üzere 698 öğrencisi bulunan 9 okulunun olduğunu içeren bilgilere rastlıyoruz.
1.Dünya Savaşı’ndan önceki yıllarda “Marmara, Prastos ve Asmalı Limanları” çeşitli ulusların bayraklarını taşıyan daimi uğrak yeriydi.
Marmara Adasında ilk kez telgraf 25 Ekim 1911’de, telefon ise 1914’te girmiştir. İlk buharlı motor ise 1912’de Mermercik’deki (Panormi) mermer fabrikasının kurulmasıyla gelmiştir.
Ada nüfusunun çoğunluğunu Rum kökenli yurttaşlar oluştururdu. Ancak zamanın devletleri arasındaki siyasi gelişmelerden dolayı gerek adadan dışarıya gerekse dışarıdan adaya göçler dolayısıyla nüfus sürekli olarak değişiklik göstermiştir.
Zamanın resmi istatistiklerine göre 15.400’e ulaşan ada nüfusunun gayrimüslim
halkı 1915 senesinde Osmanlı Hükümetince Anadolu’ya yani Bandırma, Kırmasti
(Mustafa Kemal Paşa), Mihaliç (Karacabey)’e ve bu çevredeki diğer köylere
yerleştirilmiştir. Bu göçmenlerin bir kısmı 1919’da Ada’ya geri
dönmüşlerdir.Başta Mai Rumlardan kalan evlere ve diğer mülklere Girit göçmenleri
ve Karadeniz Bölgesinden gelen aileler yerleştirilmiştir.
Marmara Adası’nın doğusunda yer alan Topağaç Ovası o tarihlerde bir sıtma yuvası olduğundan, buradan arazi alanlar geçici bir süre daha kuzeyde bulunan Asmalı Köyüne yerleştirilmiştir.
Topağaç Köyüne devamlı yerleşme 1928 yılında Yunanistan’dan
gelen göçmenlerle başlamış, ayrıca 1930’da Karabiga’dan gelen işçi ailelerine de
bu köyde yer verilmiştir.
Rize ve Çayeli’nden gelen aileler 1927 yılında adanın
batısındaki Çınarlı Köyü’ne (şuan ki Çınarlı mahallesi) yerleştirilmiştir.
Bunları daha sonraki yıllarda Ordu- Trabzon ve Giresun’dan gelenler
izlemişlerdir.
Aynı şekilde Sürmene’den gelen bir grup Asmalı Köyü’ne yerleşmiş,
bunları da Bulgaristan’dan gelen göçmenler takip etmiştir. Avşa Adası’ında
Yiğitler Köyü eski durumunu korurken Avşa’ya (Türkeli) Girit ve Bulgaristan’dan
gelen göçmenler, Ekinlik Adası’ndaki tek köye de İnebolu/Abana’dan gelenler
yerleştirilmiştir.
Marmara Adası’nın kuzeyinde Saraylar beldesi çevresinde bulunan antik mermer ocakları ile ünlü bu şehirde antik çağdan günümüze kadar mermerin hammadde olarak çıkarıldığı görülür. İ.Ö. 844 yıllarında Prokennesos Miletos’un bir kolonisi olarak kurulmuş yüzyıllar boyunca mermeri ile ün kazanmıştır.
Prokonnesos mermeri İ.Ö.4.yy.da Ephesos’un ünlü Artemis Tapınağı’nın sütunlarında ve Hlikarnessosos Satrapı Mausolos’un sarayında kullanılmıştır. Ayrıca Roma İmparatorunun mermer ihtiyacını karşılamada Prokonnesos önemli bir rol oynamıştır.
Görmeyenleriniz varsa,İstanbul'a bu denli yakın bir cenneti tavsiye ederim...
Her gün,günün karelerini toplayarak video haline getirdim ve kolaylık olsun diye You tube'a koydum ...ilgileniyorsanız aşağıdaki linki tıklamanız yeterli:
http://www.youtube.com/watch?v=sJ_uhzPwhmU
- comments